Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
2000'li yılların başına kadar Türkiye'de hiçbir şey yoktu diyenlere kızıyorlar kimileri. Yalan mı? Var mıydı yani?
Sizleri bilmem ama biz mağarada yaşıyorduk. Ah o mağara günlerimiz, sevgili mağaradaşlarımız. Unutulmaz anılarım var o zamanlarla ilgili.
Babam ve kardeşim sabah erkenden avlanmaya ve meyve toplamaya giderlerdi. Biz de rahmetli annemle günlük mağara işlerini görürdük diyeceğim de yapacak işimiz olmazdı ki. Sabun, deterjan, çeşmeden akan su yok. Silecek cam yok. Temizlenmesi gereken banyo yok. Ovulacak lâvabo yok. Mağaramızın önünde oturur, mağaradaşlarımızla koyu sohbetlere dalardık. Babam ve kardeşim çok iyi birer avcıydılar. Uçanla kaçan ellerinden kurtulmazdı. Mağaramızın duvarları ve yerleri aslan postuyla kaplıydı bu sâyede. Yumuşacıktı nereye bassak, nereye yaslansak. Ohh gel keyfim gel. "Ne aslanı be? Türkiye'de aslan ne arar?" demeyin sakın. Vardı o zamanlar işte. Yalan mı söylüyorum yani Allah Allaahhh. Kızdırmayın şimdi kafamı! 2000'li yıllar gelip çatınca rahatları bozuldu tabii hayvancağızların. Afrika'ya doğru kafileler halinde göçüp gittiler.
Yalnızca aslan mı? Zürafa, zebra bile vardı. Dinazorları, mamutları gördük biz.
Tabii hâl böyle olunca avlanmak büyük risk. Her taraf tehlikeli hayvanlarla dolu. Bizimkiler günlük nevaleyi kovalamaktan sağ salim dönünceye kadar korkudan üç buçuk atardık.
Yiyeceklerimiz gelince mağaramızın önünde ateş yakan annem etleri bir güzel pişirirdi. Ne eti bulursak yerdik doğal olarak.
O ortamda nereden bileceğiz din, îman, helâl, haram kavramını. Hayvanların etlerini yer, postlarını kışın soğuğundan korunmak için giysi yerine kullanırdık. Yaz sıcaklarında ise incir yapraklarıyla idâre ederdik.
Ailecek güneş batmadan karnımızı doyurur, mağaramıza çekilirdik. Mağaradaşlarımız da öyle. Gece gelebilecek tehlikelerden korunmak için mağara girişleri kocaman kayalarla kapatılırdı. Gecenin bir yarısı çişimiz gelmesin diye dua ederdik. Erkeklerin işi kolaydı. Koca kayayı girişten çekip, hemen işlerini bitirirlerdi. Biz kadınların her zaman, her devirde, her konuda olduğu gibi işimiz zordu. Çok sıkışan tehlikeyi göze alıp dışarı çıkar, hacetini görürdü. Değil elektrik, el feneri gaz lâmbasının icad edilmesine bile daha çook vardı.
Su ihtiyacımızı yakınımızda bulunan, şırıl şırıl, pırıl pırıl dereden giderirdik. Öyle bardak, kap kacak nerdee? Avuçlarımızı daldırıp daldırıp suyumuzu içer, yaz sıcaklarında ayaklarımızı sokup serinlerdik. Müzik kavramımız olmadığından "Dere geliyor dere" türküsü henüz yakılmamıştı halk usta tarafından.
Ama mutluyduk bee. Bitip tükenmeyen Ev işleri yok. para kazanma, okul, sınav, kira kaygısı,. İnsanlar arası giysi, eşya rekabeti, daha güzel, daha yakışıklı olayım derdi yok. Günlük yiyecek ihtiyacından başka sorun yok.
2000'li yıllar nasıl geldi, nasıl kendimizi teknolojinin ve sonsuz konforun içinde bulduk biz de anlayamadık. O çok katlı, biçimsiz apartmanlar, çok şeritli yollar, havaalanları, alışveriş merkezleri ne zaman yapıldı, nasıl yapıldı, okullar ne zaman, nasıl açıldı ve okuma yazmayı, tüm bildiklerimizi nasıl öğrendik bir türlü akıl erdiremedik. Sevgili mağaramızın, mutlu yuvamızın nasıl apartmana dönüştüğünü, şimdi yaşadığımız eve nasıl taşındığımızı hatırlamaya çalışıyorum ama ııh. Hatırlayamıyorum arkadaş.
Kısacası mağara hayatımızdan hoooppppp medeniyetin tam ortasına balıklama dalıverdik. Yalanım varsa iki gözüm körolsun demeyeceğim artık. Bu sözü fazla söyler oldum. Allah korusun gerçekten kör oluveririm de görürüm o zaman günümü. Bunca sorunun arasında bir de körlüğü çekemem doğrusu.
Aslını inkâr eden haramzâdedir. Ben bir mağara çocuğuyum. 2000'li yıllara kadar da medeniyet yüzü görmedim. İster inanın, ister inanmayın.
Fatma Işık Kaya (Fadime)