Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Yaşlı kadın yataktan korkuyla sıçradı. Rüyalarında gördüğü kabustan bir türlü kurtulamıyordu. Uzun süredir gri bir sis dalgası çökmüştü uykularına. Gecenin bir vakti olduramadığı zamanlara gitme çabasıyla el ele tutuşan çaresiz düşünce yumakları arasında sıkışıp kalmıştı. Geçmişin sızılarını her nefes aldığında göğüs boşluğunda hissediyordu. Zihninin bütün kıvrımlarında, yaşadığı olağan dışı sarsıntının her salisesi mıh gibi çakılı duruyordu. Bin bir güçlükle olduğu yerden doğrularak ayağa kalktı. Titreyen elleriyle usulca kapıyı aralayıp evden dışarı çıktı.
Yol düz ve olabildiğince uzundu sanki. Zeminin sarsılışıyla dökülmeye başlayan duvarları gördü. Toz duman içinde bir görünüp bir kayboluyor bilinmez bir yola doğru ilerliyordu. Zifiri karanlıkta ayaklarını sürürken el yordamıyla geldiği yerin neresi olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Duman giderek genzini daha çok yakıyor hafızasında kalan bir kaç parlak görüntünün üzerini kapatıyordu. Yanan bir ışık aradı gözleri. Yıkılmayan binalar ayakta durabilmek için birbirlerine yaslanmış hüzünle başlarını önde öylece duruyorlardı. Şimdi bütün anıların yükü üzerine çullanmıştı. Bazıları küs uyumuştu o gece yarın barışırız diye. Bazıları tek taş almıştı sevdiğine evlilik teklif edecek diye. Bazıları doğuma gidecek diye hastane çıkışı çantasını hazırlayıp başucuna koymuştu. Bedeninden aldığı yardımla kaldırımda yığılı duran enkazın önüne geldi ve bir anda taş kesilmiş gbi durdu. Bulutların üzerinden yükselen bir ses harmonisiyle yankılandı kulakları. Yüreğinin bir şeylere tutunmak için yanıp tutuştuğu çaresiz saatlerde bir umut kırıntısı düştü içine.
Bir çocuğun kendine doğru koştuğunu gördü. Üzerindeki pijamayı gördü yırtılmış ve tozluydu. Uykulu gözlerindeki gülümsemeyi gördü. Herkesin bağırdığını duydu. Bir zamanlar oğlunun gelinin ve torunlarının yaşadığı ev değil miydi burası? Şimdi kapıyı çalsa bir açan olur muydu? evde kimse var miydi? Çıkıp gelseler olmaz mıydı? Yağlı çörek yapmıştı çocuklara, buram buram kokusu gitmez miydi burunlarına. Sabah olunca büyük olanı okula ufak olanında bana getirip bırakmayacaklar miydi nasıl olsa. Evde bulamazlarsa merak etmezler miydi? Nereye bırakırlardı ufak olanı ondan başka? Kim bakardı ki daha el kadar çocuğa...
Gelinim kalkar şimdi çocukları uyandırmaya. Oğlum pek sever uykuyu başını hemen sokar yorganın altına. Kışı ayaz geçer bizim buraların. Şubat ayıda geldi çattı kar yağmak için bu yil biraz geç kaldı ...
Düşünceler ve anılar içinde büyük bir gürültüyle hissizleşen bedeni ayakta duramıyordu artık. Zihninde bitmemiş hikayelerin silsilesi iliklerine kadar sızıyor hücuma kalkan anılar yaşanmamış geleceğin anılarını oluşturuyordu. Nefes almanın utancı altında karanlığın içinde kırk beş saniyeye sığan hayatların son çığlıkları ölü yüreğinde can çekişerek son buldu.
SÜMEYRA AĞAOĞLU