Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
BULUŞMA
Sonbahar en sevdiğim mevsimdir. Her yıl dört gözle tevakkuf ederim yeniden gelişini. Son yolculuğuma çıkmak için hazır olda beklerim sevgilimi. Biliyorum, bu defa alıp götüreceksin beni. Bırakmayacak, sımsıkı tutacaksın ellerimi. İçimde kelebeklere kanat çırptıran, kalbimi yerinden çıkacak gibi attıran buluşmaya amadeyim. Dostlarım gördüler halimi. Ömrüm sana vuslat, gözüm yolda kaldı. Bu bedende daha fazla tutsak yaşamaya tahammülüm kalmadı. Çok beklettin beni sevgili. Oysa sen hiç bekletmeyi sevmezdin beni.
Güneş, bugün erken battı. Ah işte bak nihayet rüzgarda çıktı, hava serinlemeye başladı. Bulutlar koyulaşıyor, yağmurda başlarsa o zaman tamamdır sevgili. Gelmiş demektir tüm ihtişamıyla beklediğim hazan mevsimi. Kimse tutmasın beni, hayli işim var. Alışverişe çıkacak daha hazırlık yapacağım. Nereden başlasam? Tamam anımsadım. Kırmızı en sevdiğin renkti. Hatta bana en yakıştırdığın desem daha doğru olacak. Bakmayın sizde öyle mel mel suratıma, adam kısmı ne anlar demeyin, vallahi anlıyordu benimkisi. Nasıl severdi süsü şatafatı. Az koşmadı peşimden vakti zamanında. O zamanlar böyle değildik tabi, serde gençlik var. Ateş ediyordu birbirimize bakışlar. Hiç unutmam ilk buluşmamızda üzerimde kırmızı elbisemle aklını başından almıştım. Ne olur affet beni sevgili, bu defa kırmızı değil sarı elbise giyeceğim. Sarıya bürünmüş olmam korkutmasın. Hem bir gören olsa neme lazım. Bu yaştan sonra kırmızı giyip kadın kudurmuş diye el alemin diline düşemem. Dedikoduyu pek sever bilirsin mahallelinin kadını. Elbise işi tamam, sırada saçlar var. Bayılırdın saçlarıma. Her bir telini ayrı koklar, sümbül saçlım diye severdin beni. Eskisi kadar uzun değil ensemi zoraki kapatıyor epeyce döküldüler. Yine de sever misin saçlarımı sevgili?
Zeytinyağlı pırasayı çok severdin, senin en sevdiğin yemekti. Yanına yaprak dolması sarıp bahçeye şatafatlı bir sofra kuracağım. Şamdanlar mı dedin? Hiç unutur muyum onları da masaya koyacağım. Mumlar mı nerede? Mumsuz olur mu hiç? Bir çakmakta mumları da yakacağım. Lafa tutmayın beni dostlar, söyledim size bugün acelem var. Manava gidecek muşmula alıp yemekten sonra ikram edeceğim. Saat kaç oldu? Zaman ne çabuk geçiyor. Vakit vuslat vaktidir. Görüyor musun sende yapraklar dökülmeye başladı. Koparken dalından senin benden kopuşunu hatırlatıyorlar. Nasıl unuturum o sonbaharı. Nasıl unuturum o gün radyoda çalan o şarkıyı. Sana bir de şarkı ısmarlayıp öyle geleceğim sevgili.
Hatırlıyorsun değil mi bu şarkıyla veda edişini. Hazan, bu defa birleştirecek ayırdığı ellerimizi. Duyuyormusun uzaklardan çalan telefon sesini? Çocuklar arıyordur konuşamam. Kapımı vuruyor yoksa bana mı öyle geliyor? Bakamam çalan telefona, açamam vurulan kapıyı. Lafa tutmasın beni kimse bugün düğünüm var.
Nerede kalmıştık sevgili? Daha helva kavurup içine bolca fıstık atacağım. Sen fıstıklı severdin ben kavruk hatta birazda yanık. Merak etme bu defa istediğin gibi olacak. Söyledim size bugün sevdiceğim almaya gelecek diye. Eksik bir şey kalmamalı. Her şey tastamam hazır olmalı.
Şu üç günlük dünyada ömür dediğin nedir ki? Sarı yapraklı bir sonbahar. Unutmadığın değil mi beni almaya geleceğini? Unutamazsın sen bilirim. Söz verdik biz birbirimize her iki hayatta ebediyen beraber olacağız diye. Sana varmaya bir soluk kala okunuyor artık benim sala. Vakit şimdi tamam. Sevdadır bana duyulan salatın sesi. Şölendir sararan yaprakların toprağa düşmesi. Hadi yumdum artık gözlerimi hazırım sevgili...
Sen elinde bir demet yeni dünya ile çıkıp gelsen, ben seni sarı elbise karşılasam, üzerinde beyazlarınla beni dansa kaldırsan. Sana en sevdiğin şarkımızı söylesem, çocuklar beni uğurlasa. Ardımdan yaprak, yaprak hüzün yağsa olmaz mı sevdiceğim? Ha olmaz mı sevgilim? Bütün korkulardan uzak koynunda sonsuzluğa uzansam olmaz mı?
SÜMEYRA AĞAOĞLU