Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
"Ben akşamları sevmem hiç, sanki yüreğime bir şeyler çöreklenmiş gibi hissediyorum; yaşanmışlıklardan olsa gerek ya da içimde uhde kalan onca şeyin geceleri aklıma gelmesindendir kim bilir?" Diye düşündü genç kadın...
Çok değildi aslında hayattan beklentileri; huzurlu bir yuva, sadık, onu seven bir eş ve oğlu ile birlikte yasayacakları çekirdek aileydi tüm çabası...
Çok güzel bir hayali vardı; kimine göre küçük bir hayal ama ona göre, dünyanın en imkansız hayaliydi en azından şimdilik; kırmızı bir vosvosu olsun istiyordu hep ve çekirdek ailesiyle birlikte kırmızı vosvosuna binip, sahil kasabasına yerleşmek istiyordu... Yorgundu genç kadın, eşinin vefatından sonra bir süre, hayal kurmayı bırakmıştı. O, daha önce hayatla hiç mücadele etmemişti... "Yaşadığın coğrafya kaderindir!" Derler. Genç kadın, kendi coğrafyasında, kısıtlı imkanlarıyla, kendine bir dünya kurmuştu. Razıydı o her şeye, eşi ve çocuğu ile mutluydu...
Ama simdi, faturaları tek başına ödüyor, evin alış verişini tek başına yapıyor, oğluna ders çalıştırıyor, evinin işini yapıyor, yemeğini hazırlıyor ve her zaman şükredecek çok sebep buluyordu... Eşinin vefatından sonra, kırmızı vosvosla, sahil kasabasına gitme hayalinden vazgeçmişti. Öyle ya, onsuz kurduğu hayalin ne anlamı vardı ki? Aradan üç hafta geçmişti ve kapısı çalındı genç kadının; gelen kendisi gibi genç bir kadındı...
-Buyurun...
-Merhaba Biraz konuşabilir miyiz?
-Merhaba da siz kimsiniz ve ne konuşmak istiyorsunuz?
-Rahmetli eşiniz ile ilgili, lütfen konuşmama izin verin!
Rahmetli eşiyle ilgili, ne konuşabilirdi ki bu yabancı kadın? Korku ve merak içinde, kafasında onlarca soru cümlesi düşünerek, eliyle içeri işaret etti genç kadın;
-Buyurun, salona geçelim...
Birlikte salona doğru ilerlediler ve acı gerçekle dolu sohbete başladılar ama kadının, biraz sonra duyacaklarından dünyası başına yıkılacaktı, bilemezdi...
-Sizi dinliyorum.
-Ben, esinizin sevgilisiyim. Yani ölmeden önce, üç sene boyunca sevgiliydik...
Yabancı kadın konuşuyor, ha bire bir şeyler anlatıyordu ama genç kadın uğultudan başka hiç bir şey duymuyordu. Aklında kalan tek söz: "Üç sene boyunca sevgiliydik!" Olmuştu. Kendine geliyordu nihayet; uğultu yerine, kadının sözlerini işitmeye ve anlamaya başlamıştı.
-İki yaşında bir kızımız var ve kızımın hakkını istiyorum sizden!
-Gidin buradan. Evimi terk edin!
-Bakın sizi anlıyorum ama siz de beni anlayın, zor durumdayım. Eğer Kızım olmasaydı inanın ki gelmezdim kapınıza, ben gurursuz değilim ama onun hakkını istiyorum.
-Gurur mu? Hanımefendi, siz de gurur olsaydı, evli bir adamla birlikte olmazdınız. Şimdi derhal evimi terk edin!
Yabancı kadının gitmesinden sonra okkalı bir kahkaha atmıştı genç kadın, aynı kahkahayı eşinin vefatından sonra da atmıştı... Hiç bir şey olmamış gibi, evinin işine koyuldu ama ne iş, dipli köşeli evini tertemiz yapmış, radyoyu açmış son ses müzik dinliyordu; molada yorgunluk kahvesini içmeyi de ihmal etmemişti...
Oğlu okuldan gelmiş ve annesine çok sıkıldığını, tatile gidip, denize girmek İstediğini söylemişti... Şimdi sırası mıydı? Halbuki sırasıydı.
Akşam olmuş, yüreğine çöreklenmeye başlamıştı o kadının söyledikleri; "Kızı varmış demek, oğlumun bir kardeşi varmış vay be!" Diye diye kendi kendine söylenerek düşünmeye başlamıştı...
"Benim de evladım var, o çocuğun suçu ne? Vereceğim mirastan hakkını. Sabah ilk işim avukatımın yanına gitmek olacak.." diye düşünmeye devam ederken, bir yandan, bilgisayarından sosyal medyada geziniyordu, karşısına satılık kırmızı vosvos ilanı çıkmıştı, yüreğinin cızz sesi ona cesaret vermişti ve numarasını heyecan içerisinde çevirdi. Karşısında ki ses -Alo deyince heyecanla kekelemeye başlamış ama hemen kendini toparlayarak konuya girmişti;
-İyi akşamlar, ben satılık vosvos ilanınız için aramıştım. Ne kadar istiyorsunuz?
-310.000 TL. Ciddi alıcıysanız yardımcı olurum.
-Çok ciddiyim!
"Çok ciddiyim mi? Ben nasıl konuşuyorum böyle?" Kızmıştı kendine ama çok heyecanlıydı, toparlanarak konuşmasına devam etti.
-Ciddiyim beyefendi. Ancak, bana hafta sonuna kadar müsaade ederseniz ve bu arada vosvosu kimseye vermezseniz, çok mutlu olurum.
-Normal de beklemem ama ciddi olduğunuzu anladım, onun için beklerim.
-Teşekkürler. İsmi nedir peki?
-Siz gerçekten vosvos sevdalısısınız ama ben ismini söylemeyeceğim. İsmi, siz ne istiyorsanız o olacak ve iki katını dahi verseler, inanın vosvos sizi bekleyecek...
-Çok teşekkür ederim! Hoşça kalın.
Telefon görüşmesi bittikten sonra genç kadın, sanki genç bir kız gibi hissediyordu kendini, tıpkı o zamanlarda ki gibi umutlu, heyecanlı, coşkuluydu ve yeniden hayaller kurmaya başlamıştı nihayet!
Sabah olmuş, oğlunu okula göndermiş ve hemen ardından avukatının yanına gitmişti. Avukatına durumu anlatmış, kız çocuğunun hakkını devretmiş, hayırsız rahmetli eşinden kalan parasını hesaplamış ve üzerine kredi çekmek için bankaya gitmişti. Bankada tanıdığı olduğu için o işini de halletmiş, hafta sonu gelmesini beklemeden, kırmızı vosvos sahibini tekrar aramış ve bir çay bahçesinde buluşma kararı almışlardı.. Oysa daha pazarlık bile yapmamıştı ama umurunda bile değildi genç kadının.
Genç kadın çay bahçesine gittikten, on dakika sonra, kapıda kırmızı VOSVOS belirmişti. Heyecanla yerinden kalkmış, mutluluktan neredeyse ağlamaklı olmuş ama yine ağlayamamıştı...
-Merhaba
-Merhaba. Bu kadar erken beklemiyordum sizi, hafta sonu demiştiniz.
-Biliyorum ama heyecandan duramadım.
Neden bu kadar çok seviyorsunuz vosvosları?
-Onların ruhu, benim ruhuma hitap ediyor çünkü. Özgür, bağımsız, görkemli ama herkes tarafından anlaşılmayan, bilinmeyen...
-Buyurun, anahtar sizin!-İyi ama daha parasını konuşmadık, pazarlık yapmadık bile!
yapmadık bile!
-Gerek yok. Oğlum emin ellere gidiyor. Size ne kadar uygunsa, o kadar ödeme yapın. Aralarında anlaşmış olmanın ve kırmızı vosvosa sahip olmanın verdiği mutluluk ile oğluna sürpriz yapmak için, okul yoluna koyulmuştu genç kadın ve vosvosu görünce annesi kadar sevinen oğlunun mutluluğu paha biçilmezdi. Genç Kadın yıllardır kurduğu hayalinin birine kavuşmuştu...
"Gidelim mi oğlum?" Dedi oğluna
-Gidelim anne de nereye?
-Okulunun bitmesine, on beş gün kaldı, sahil kasabası hayalimiz vardı ya gidelim mi?
-Ne iş yapacaksın ki anne orada?
-Biraz paramız var. Küçük bir pastane açıp; hamur işi, pasta, börek yapar satarım annecim...
-Okul yokken, ben de yanında çalışırım anne, çok güzel olur!
-Kırmızı bir dükkan olsun mu, vosvosumuz gibi?
-Olsun be annem; yanakların gibi, vosvosumuz gibi kırmızı olsun! Okul bitmiş, genç kadın bu on beş günlük süre içerisinde; kalacak evi ve dükkanı kiralamıs. oğlunu da alıp, vosvosuyla birlikte sahil kasabasına yola çıkmıştı...
-Anne vosvosumuzun adı "Umut!" olsun mu?
-Sen ne istiyorsan o olsun annem, pastanemizin adı da "Umut!" olsun mu?
-Olsun be sultanım...
Şarkılar, türküler söyleye söyleye yolculukları bitmiş, ilk önce kalacakları eve gidip, eşyalarını bırakmış, daha sonra dükkanlarına gitmişlerdi. Dükkanın dış cephesi beyazdı ve karınlarını doyurduktan sonra, kırmızı boya alıp o günü kasabayı keşfetmeye ayıran anne oğul, akşam olur olmaz erkenden uyumuştu... Sabah olmuş ve büyük coşkuyla umuda doğru yol almışlar beyaz dükkanı kırmızıya boyamaya başlamışlardı bile. Gelen sesle irkildiler; kafasını sesin yönüne çeviren kadın, çok şaşırmıştı;
-Aaa siz!
-Aaa demek siz kiraladınız bizim dükkanı, ben de bir ihtiyaç var mi? Diye sorayım ve tanışayım diye gelmiştim.
-Tesadüfe bak!
-Tesadüf diye bir şey yoktur tevafuk vardır! Yardım edeyim size.
Üçü birlikte; çar çabuk boyama işini bitirmiş, eşyaları yerleştirmişti... Vosvosun eski sahibi "Umut Pastanesi" yazılı tabelayı yaptırmış usta çağırmış ve astırmıştı. Açılış yapılmış; pastaları, mekanı çok beğenilmişti genç kadının
Ve aradan aylar geçtikten sonra, vosvosun eski sahibi, genç kadına evlilik teklifi etmişti... Umut Vosvos hem yeni, hem eski sahibiyle birlikleydi. Evlilik teklifini kabul eden genç kadın, Umut Pastanesi'nde nikahlarının kıyılmasını istemişti, bütün kasaba halkı oradaydı. Küçük dükkanda nikahları Kıyıldıktan sonra, kapatılan caddede doyasıya oynamıştı anne oğul ile vosvosun eski sahibi ve kadın aylar sonra ilk defa hıçkıra hıçkıra ağlamıştı... Ama hayat bu ya ne kadar zorluk yaşarsa
yaşasın hiç bir zaman hayallerinden vazgeçmemisti ve hayatında ki dört umutla sonsuza dek mutlu mesut yaşamıştı...
SON.