Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
İlk Çizdiğim Ağaç
Çocukluk yıllarımdı. İlkokulu köyde okudum. Resim dersindeyim. Semiha Öğretmenimiz derste ödev verdi.
-Çocuklar bugün ödeviniz bir ağaç çizmek, hadi başlayın.
Sınıfta olan bütün öğrenciler ellerine boya kalemlerini aldı. Renkli kalemlerin sesleri ve öğrencilerin coşkusu etrafta tatlı bir telaş oluşturuyordu. Her bir öğrenci hayal gücünden doğan rengârenk ağaçlar, minik parmaklarından resim kağıtlarını süslüyordu. Öğretmen resimlere tek tek bakarken yüzündeki o merak ve hayranlık dolu ifade hepimize daha güzel resim yapmak için motive ediyordu. Hepimiz bembeyaz kağıtlara, rengarenk ağaç resimleri çizmeye başladık. Bütün çocuklar sanki birbirleri ile yarış yapar gibi resim kağıtlarına ağaç resimleri çiziyorlardı. Herkes akıllarında olan ağaç resimlerini kâğıda dökmek için yarışıyordu. Süre oldu resim dersi bitti. Renkli kalemleri bıraktık ve öğretmenimiz bütün resimlere tek tek baktı.
Her çocuğun yaptığı resme baktığında ilk önce şu sözü söyledi.
Aferin Oğlum….
Aferin Kızım….
Sonra cümlesi resmi tamamlayan ifadelerle devam ederdi.
Öğretmen benim yanıma geldi. Çizdiğim ağaç resmine baktı. Bana karşı da kuralı bozmadı.
-Aferin evladım, çok güzel olmuş dedi. Konuşmasına beni onore ederek devam etti.
- Bak evladım, ağaç resmin güzel olmuş. Gövdesini güzel yapmışsın ama ağacın yaprağını az yapmışsın onu biraz artır, ağacın dallarını biraz çoğalt, çok daha güzel olacak, dedi.
Öğretmen gözlerime baktı. Gözleri ile beni motive ediyordu. Sanki “Sen daha iyisini yaparsın.” der gibi bakıyordu. Hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden gözlerinden aldığım feyz ile öğretmenimin dediklerini harfiyen uyguladım. Öğretmenim, öğretmenin ötesinde bana verdiği ruh ile resmi ilkinden kat kat daha güzel yapmıştım. Sınıfta olan bütün öğrenciler yaşından büyük resimler yaratmaya başlamışlardı. Öğretmen çocuklardaki bu yaratıcılığı görünce hepimize sarıldı ve hepimizi ayırt etmeden tek tek öpmüştü. Artık her derste öğretmen bir cümle ile ödev verirdi. Biz de verdiğini araştırarak sorarak ve düşünerek yapmaya başlardık.
Daha sonra babamın tayini şehre çıktı. Ailecek şehre taşındık. Babam beni yeni bir okula kaydetti. İlkokula kaldığımız yerden devam ettim. İlk derste yeni öğretmenim de aynı soruyu sordu.
-Çocuklar resim defterinize bir ağaç resmi çizin, dedi.
O an çok mutlu olmuştum. Köyde ağaç resmi çizmeyi öğrenmiştim. Hemen elime kalemi aldım. Resim defterime ağaç resim çizmeye başladım, tam çizmeye başlarken öğretmenim beni ses tonunu yükselterek uyardı.
- Bana bak sen! dedi. Eli ile beni gösterdi.
-Beni dinle! Daha çizmeye başlayın, demedim, dedi.
Öğretmenin ses tonu kulağımı tırmaladı. Azarlar gibi uyarması beni korkutmuştu. Korkumdan ellerim titredi, arkama yaslandım ve öğretmenimi dinledim.
Öğretmenin uzun uzun resim çizerken yapmamız gerekenleri tek tek anlattı. Bizde tek tek not tuttuk. Yapacağımız resimlere kurallar koydu. Ben, bedeni dar bir elbisenin içinde bir kişi nasıl bunalırsa bende öğle bunalmıştım. Resim için yapmamız gerekenleri söyledikten sonra “Hadi başlayın.” dedi.
Resim yapmaktan çok yaptığım resimde kurallara dikkat ederek ağaç resmini çizmeye başladım. Ama ne yaparsam yapayım çizdiğim ağaç resmi istediğim gibi olmuyordu.
Ben resmi yapmaya devam ederken öğretmen yanıma geldi. Yaptığım ağaç resmine baktı. Kurallara bağlı kalmaya çalışarak çizmeye çalışırken ağaç resmi istediğim gibi olmamıştı. Sonra öğretmenimin koyduğu kuralları dinlemeden çizmeye başladım. Kuralsızca çizdiğim ağaç resmini önümden aldı.
Sınıfımdaki arkadaşlara seslendi, elinde olan resim defterindeki yapmaya çalıştığım resmi arkadaşlarıma gösterdi. Sınıftaki arkadaşlarıma benim yaptığım resmi kötü bir örnek olarak göstermeye başladı. Benim resmi teşhir eder gibi konuşmaya başladı.
-Çocuklar bak arkadaşınız şurayı böyle yapmış ben size böyle değil böyle yapmanız gerektiğini söyledim. Arkadaşınız burayı böyle yapmış, ben size böyle değil böyle yapmanız gerektiğini söyledim… dedi. Uyarıları bitmek bilmiyordu. Sonra bana döndü ve yüzüme bakarak sanki suçlu bir insan mışım gibi konuşmaya başladı.
-Sen beni hiç dinlememişsin, senden ressam olmaz dedi. Sonra resim defterimi kafama vurur gibi sırama çarptı.
O öğretmen birkaç ay bize ders vermeye devam etti. Sonra tayini çıktı. Yerinde gelen öğretmen benim ilk okuldaki öğretmenim Semiha öğretmenimdi. Çok ama çok mutlu olmuştum.
Semiha öğretmenimle yeniden derse başladık. Dersimiz yine resim dersi idi.
-Çocuklar, dedi.
-Hadi şimdi bir kedi resmi çizeceğiz, hadi başlayın. dedi.
Sınıfta kimse elini kalemlere dokunmadı. Resim defterlerinin beyaz sayfasına kimse bir çizik dahi atmadı. Herkes Semiha öğretmene bakıyordu. Öğretmende öğrencilere bakıyordu. Çocukların anlamadığını düşündü sorusunu tekrar etti. Ama kimsede ufak bir hareket dahi yoktu. Kimse ne renkli kalemlere dokunuyor nede çizmek için bir eylemde bulunuyordu. Öğrenciler sıralarında oturuyor öğretmenine bakıyordu. Sonunda öğretmen dayanamadı ve konuşmaya başladı.
-Çocuklar neden bana bakıyorsunuz, size bir kedi resmi çizin dedim. Dedi.
Ben öğretmenimi tanıdığım için parmak kaldırdım ve söz aldım. Semiha Öğretmenim bana söz verdi.
-Öğretmenim dedim, kedi resmi çizin dediniz ama kedi resmini nasıl çizeceğimizi söylemediniz. Kedi ne renk olacak, kedinin ayakları uzun mu olacak, kediyi nerede çizeceğiz, çizeceğimiz kedi yavru kedimi olacak, yoksa büyük kedimi olacak, nasıl kedi çizeceğimizi söylemediniz öğretmenim dedim.
O zaman öğretmenim benim yüzüme baktı. Köyde iken benim yüzüme beni motive eder gibi bakan öğretmenim şimdi benim yüzüme acıyarak bakıyordu.
Hakan DİNÇAY